Çocuklarda Anksiyete Kaygı Bozukluğu (YAB)

Değişen dünya düzeni ile beraber toplulukların alışkanlıkları ve yaşam biçimleri de farklılaşmaya başlamıştır. Yeni düzende kaygılanmadan veya hiç korkmadan geçirdiğimiz gün sayısı nadirdir. Kaygı ve korkular birçok psikopatolojik problemin altyapısını oluşturmaktadır. Çünkü bu duygular içsel mekanizmalarımız üzerinde doğrudan etkiye sahiptirler, bu nedenle bu duyguları anlamak ve yönetmek çok kıymetlidir. Psikiyatri alanında en yaygın tanılardan olan Kaygı Bozuklukları giderek artış göstermeye devam etmektedir. Dolayısı ile bu toplumda büyüyen çocukların da bu artıştan etkilenmemesini beklemek gerçekçi bir yaklaşım olmayacaktır.Son zamanlarda yapılan çalışmalar da Çocukluk Çağı Anksiyete Bozukluklarının ciddi oranda arttığını ortaya koymuştur. Bu bozukluklardan özellikle %17.7 oranıyla kaygı bozuklukları öne çıkmaktadır. Kaygı Bozuklukları kümesinde yer alan bozukluklar başlıca: Yaygın Anksiyete Bozukluğu, Ayrılık Anksiyetesi, Seçici Suskunluk, Panik Bozukluk, Sosyal Fobi ve diğer Özgül fobilerdir.

Çocukluk çağında görülen anksiyete bozuklukları aileler tarafından nadiren fark edilen bozukluklardır. Çünkü erken dönemde çocuklar hissettiği duyguları ifade etmekte zorlanabilir ve bu hissettiği duygu ile nasıl baş edebileceklerini bilemezler. Bu nedenle içe dönük, çekingen, evhamlı, korkak, aşırı hassas vb. kelimelerle etiketlenebilirler. Halbuki bu durum çocuğun mizacı değil, hissettiği duyguyla baş etme biçimi olabilir. Genellikle başlangıç yaşı erken yetişkinlik dediğimiz, ergenlik döneminden önce olmasına rağmen, bu çocuklar terapiye büyük sınavlarla karşı karşıya kaldıkları ergenlik dönemlerinde getirilir. Çünkü ancak o zaman problemin şiddeti aileler tarafından görülebilir olur.

Her Çocuk Korkar, Kaygılanır

Çocukların farklı yaş dönemlerinde gelişimsel olarak farklı korkular geliştirmesini bekleriz. Örneğin bebeklik döneminde yabancılardan korkma, biraz daha büyüdüğünde ani gelen yüksek seslerden korkmasını bekleriz. 4 yaşına kadar bakım veren kişiden ayrılmaya yönelik korkular görülebilir. Biraz daha büyüdüklerinde bu korkular kimi zaman karanlık ve gölgeden korkmak olabilir, canavarların onları yakalama ihtimali olabilir, canın yanması veya düşmekten korkmak olabilir . 5-6-7 gibi ölümden ve kaybetmeye yönelik korkular oluşabilir. Büyüdükçe gündelik hayatta gördüğü somut şeylerin bazılarına karşı korku geliştirebilirler. Böcekler,sınavlar veya bazı akranlar vb. Korkunun temeli bellidir, çocuk neyden korktuğunu bilir. Çocuğun yaşı ve gelişimi göz önünde bulundurularak bu tip korkuların bir çocuğunu “normal” kabul ederiz. Yani beklediğimiz korkulardır. 8 Yaş itibari ile yavaş yavaş bu gerçekçi olmayan korkuların geride bırakılmasını bekleriz. Fakat bu gelişimsel olarak beklenen korkular uzun süre boyunca artarak devam ediyorsa bir uzman yardımı ile çocuğun yeniden güçlü ve güvende hissetmesine yardımcı olunmalıdır.

Kaygı ise korkudan farklılık göstermektedir. Korkular hayatında içinde o an olay ve durumlara karşı verdiğimiz tepki ve hissettiğimiz bir duygu iken, kaygı henüz olmamış olaylar hakkında ki kötü beklentilerimiz ve hissettiğimiz o huzursuzluk halidir. Bazen kaygının net bir temeli de olmayabilir. Genel bir kaygı hali söz konusu olabilmektedir. Yapılan araştırmalar her sekiz çocuktan birinde yaygın anksiyete olduğunu bulgulamıştır. Özellikle ebeveynlerinden birinin kaygı bozukluğuna sahip olması, çocukta da bunun ortaya çıkma ihtimalini arttırmaktadır.

Aslında kaygı ve korku insanın hayatını devam etmesinde rol oynayan önemli duygulardan ikisidir. Örneğin: Karşıdan karşıya geçme ihtimalinin olduğu bir durumda “Ya araba çarparsa” düşüncesi oluşmazsa ve siz endişelenmezseniz, yola atlayabilir ve böylelikle bir felaket ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Bu gibi durumlarda kaygılanırız ve böylelikle önlem alarak ilerleriz. Yani yola çıkmadan önce sağımızı ve solumuzu kontrol ederek hareket ediyoruz. Eğer kaygılarımız ve korkularımız olmasaydı belkide kendimizi korumaya çalışmayacaktık. Fakat bu kaygı ve korku hali, normalin bir tık üstüne çıktığında insanların günlük hayatını ciddi anlamda zorlaştırmaya başlayabilir.

Normal olarak nitelendirebileceğimiz durumlar: Organizmanın tehlike olarak gördüğü bir durumla karşı karşıya kalması halinde oluşur.Sinirli bir boğanın üstünüze doğru koşmaya başladığı bir anda hissettiğiniz duyguyu normal kabul edebiliriz. Ancak ortada kızgın bir boğa yok veya o an organizmayı tehdit eden bir tehlike olmadığı halde, olma ihtimalini yoğun bir biçimde düşünme ve endişelenme durumu normalin bir tık dışında kalmaya başlamış demektir. Bu noktada bir uzmandan yardım alınması gerekir. Çünkü kaygı ve korkular kendiliğinden ortaya çıkmadığı gibi, kendiliğinden de yok olmayacaktır.Üstelik zamanında iyileşmeyen her bir yara uzun vadede bir uzuvun kaybına sebep olabilir.