Çocukların çevrelerine sağlıklı bir şekilde uyum sağlama süreçleri bazen doğuştan gelen kendine özgü yapısal özellik olabilirken bazen de çevresel etkenlerden etkilenebilmektedir. Bazı çocukların karşılaştıkları sorunlarda baş etme becerileri güçlüyken bazı çocuklarda uyum problemine yol açmaktadır. Genel olarak davranışsal sorunlar ile uyum bozuklukları eşanlamlı kelimeler olarak kullanılabilmektedir.
Çocukta ortaya çıkan her uyumsuz davranış bir bozukluk olarak değerlendirilmemelidir. Yaş ve gelişim düzeyine göre çocuğun davranışları ele alınmalı ve bu bağlamda norm değerleri değerlendirilmelidir. Örn; 2 yaşındaki bir çocuk için saldırgan davranışlar normal kabul edilirken, 8 yaş çocuğu için norm değerlerinin dışında ele alınır. Ya da 3 yaş çocuğu dış dünyayı keşfetme aşamasında olduğu için zengin bir hayal gücüne sahiptir. Bu nedenle gerçek ve hayal arasındaki çizgiyi ayırt etmekte zorlanabilir. O yaş grubundaki bir çocuğun gerçek dışı söylemleri kabul görürken 12 yaşındaki bir çocuğun bu tür söylemleri yalan söyleme davranışı olarak değerlendirilir. Bir diğer önemli nokta ise davranışın şiddeti ve ne sıklıkta gerçekleştiğidir. Çocuk olumsuz bir davranışı bir ya da iki kez ortaya koyuyorsa bu bir bozukluk değildir. Ancak tekrarlı ve yineleyici bir şekilde sürekli ortaya çıkan davranışlar gelişim açısından önem arz eder. Gelişim sürecindeki uyum bozuklukları, ilerleyen yaşlarda da devam ederse, bu çeşit uyum bozuklukları ruhsal sorunların bir belirtisi olarak kabul edilmektedir (Aydoğmuş, 1994).
Davranış bozuklukları çocuğun içsel anlamda yaşadığı çatışmaların dışa vurumu olarak tanımlanabilir. Öfke yönetiminde zorluk ve saldırgan davranışlar, yalan söyleme, küfür etme, eşyalara zarar verme, çalma davranışı gibi davranışlar bu kategoride değerlendirilir.
Davranış bozukluğu olan çocuklarda görülen yaygın davranışlar;
Genel anlamda Çocukta Uyumsuzluğun Nedenleri; kalıtımsal ve bedensel nedenler; temel ve duygusal ihtiyaçların doyurulamaması; ailesel faktörler, ana-baba ilişkileri, çevresel ve sosyo-ekonomik nedenlere bağlanmaktadır (Çağlar, 1981).
Bedensel nedenler: Çocuğun bedensel bir engele sahip olması bazen çevreden olumsuz tutum ve davranışlara maruz kalmasına sebep olabilmekte bunlar da uyum ve davranış problemlerini beraberinde getirebilmektedir.
Temel ihtiyaçların doyurulmaması: Bu ihtiyaçları üçe ayırabiliriz.
Dikkat çekme isteği: Çocuk ailesinden veya sosyal çevresinden yeterli düzeyde ilgi ve onay almadığı zaman ilgi çekmek için olumsuz davranışlara yönelir.
İntikam duygusu: Özellikle sevgi ve ilgi ortamında büyümeyen çocuk; eleştirilen, fiziksel ve sözel şiddete maruz bırakılan, kıyaslanan, duygusal ihtiyaçlarına karşı duyarsız kalan anne babasından intikam almak ister. Aşırı otoriter ve baskıcı olan anne babasına karşı olumsuz duygular besleyerek onları cezalandırmak adına hoşnut olmayacakları yıkıcı davranışlar ortaya koyar.
Yetersizlik duygusu: Çocuğun özgüven duygusu desteklenmediğinde kendi ilgi ve yeteneklerine karşı bir güvensizlik duygusu gelişir. Çocuğa karşı aşırı korumacı bir tutum içinde olmak, sorunlar karşısında her zaman ona çözüm kapısı sunmak, problemler karşısında çözüm üretme stratejilerini köreltir. Dolayısıyla çocuk anne babasına bağımlı, onlardan ayrışamayan, kendi kararlarını veremeyen bağımlı ve yetersiz bir birey haline gelir.
Ebeveyne karşı güç kazanma isteği: çocuklar isteklerini yaptırma konusunda oldukça ısrarcı tavırlar sergilerler. Ailelerle güç savaşına girerler. Bu süreç 2 yaşından itibaren bağımsız hareket etme duygusuyla başlayarak devam eder. Anne ve baba bu konuda tutarlı dengeyi sağlayamadığı zaman çocuk gücünün farkında vardığında aileye karşı bir zafer kazanma pozisyonu yanına aileyi yenmiş olmanın tedirginliğini de yaşamaktadır. Çocuk bir yandan sınırsız ezici bir güç elde ederken yardıma muhtaç olma arasında ki yaşadığı duygularla kalınca bocalar ve sağlıklı bir iç güç geliştiremez ve öfkelenmeye başlar.
Çocuklardaki davranışlar ailelerinin tutum ve davranışlarının uzantısıdır. Çocuklar gelişim sürecinde olumsuz davranışlar elbette ki ortaya koyar ancak ailenin bu davranışları doğru yönetip, yapılandıramaması neticesinde çocuk olumlu davranışlar geliştiremez. Bu durum neticesinde de;
Problem davranışlar şiddetlenerek artabilir.
Bu davranışlar sosyal ortamlarda çocuğun etiketlenmesine, dışlanmasına sebep olabilir.
Özgüven konusunda yetersiz hisseden çocuk sosyal ortamlardan izole olarak içe dönük kişilik profili sergileyebilir. Bu da çocuğun daha da yalnızlaşmasına ve uyum sorunlarının artmasına zemin hazırlar
Yanlış ebeveyn tutumları şu şekilde özetlenebilir.
Anne babalar çocuklarının sorunlarına duyarsız kalarak bu davranışları görmezden gelirler. Oysa çocukların bu davranışlarının altında yatan anlamlı nedenler vardır. Çocuk anne ve babası tarafından fark edilmek ve onlar tarafından ilgi görmek için bu davranışları ortaya koyar. Sorunlar görmezden gelindikçe çocuk istikrarlı bir şekilde davranışları yineliyorsa anne babası tarafından önemsenmek ve ciddiye alınmak istiyordur. Bunun için de yıkıcı davranışlar ortaya koyarak ilgiyi üzerine çekmeyi tercih etmiştir.
Anne babalar problem davranış karşısında eleştirel, yargılayıcı, aşağılayıcı bir dil kullanarak çocuğu baskı altına almaya çalışabilirler. Cezalandırıcı yöntemler deneyerek fiziksel olarak çocuğa şiddet uygulayabilirler. Bu tür yaptırımlar caydırıcı olmamakla birlikte çocuğun daha da inatlaşmasına ve otoriteye karşı direnç geliştirmesine sebep olur. Çocuğa ceza vermek yerine yaptığı olumlu davranışlar üzerine odaklanırsak olumlu davranışın iyice pekişmesini sağlamayı denemeleri gerekmektedir. Bu tür fiziksel ve sözel şiddeti çocuk gelişiminde disiplin aracı olarak görmek en büyük yanılgıdır.
Anne ve babanın çocuklarına uygun rol model olmaları da bu davranış sorunları için oldukça önemlidir. Evin içerisinde sürekli olarak olumsuz davranışı kendisi gören bir çocuğun olumlu davranışlar sergilemesini beklemek pek mümkün olmayacaktır. Anne ve babanın çocuklarından bekledikleri davranışı kendilerinin rol model olması oldukça önemli ve fark edilmesi gereken bir durumdur.
Ailelerin bir diğer yaptığı hata ise diğer çocuklarla kıyaslama yapmaları ve çocuğu koşulsuz kabul etmemeleridir. Çocukların bütün olumlu davranışlarını ve olumsuz davranışlarını kabullenici olmak ve onu sevgiyle kapsamak oldukça önemlidir.
Bazı aileler ise sorunun çözümüne yönelik duyarsız kalarak geçici olduğunu düşünür. Oysaki davranış bozuklukları kendiliğinden geçmez bu sorunları tetikleyen durumlar çözüldüğünde geçer. Kendiliğinden geçen dönemsel problemler vardır. Örneğin parmak emme, alt ıslatma gibi ancak uyum bozukluğu olarak ortaya çıkan davranışlar tekrarlanarak ve şiddeti artarak karşımıza çıkar.
Bazı ruhsal bozukluklarına yıkıcı davranışlar eşlik ettiği için ayırıcı tanının yapılması oldukça önem taşımaktadır.
İlaç tedavileri eşlik eden belirtilere göre planlanarak davranışların regüle edilmesini sağlar.
Çocuklar terapiye oldukça direnç gösterebilirler. Çünkü davranış problemi olan çocuklar değişimi kendisinden değil çevreden beklerler. Bu nedenle çocukla en baştan süreç planlaması ve uygulanacak yöntemler açıkça paylaşılmalıdır. Çocukla terapotik bağın önemli olduğu bu süreçte eksik ihtiyaçlar tespit edilir.
Bilişsel davranışçı terapilerde iletişim becerileri, sorun çözme, kendini ifade etme, yıkıcı davranışların kontrolü üzerinde çalışılmaktadır.
Terapide ebeveynlere de psikoeğitim verilerek çocukla kurulan iletişim konusunda güçlendirici beceriler öğretilir. Öğretilen becerilerin aile dinamiğine uygun olması gerekir.
Çocukla yürütülen çalışmalara ailenin etkin katılımı çok önemlidir. Aile içi dinamiğin detaylı bir şekilde ele alınarak ailedeki hangi problemlerin ya da hangi tutum ve davranışların çocuğun bu davranışlarına sebebiyet verdiğini iyi bir şekilde analiz etmek gerekir.
Bu terapi sisteminde, Ebeveynlik rollerine yönelik problemler tespit edilerek uygun çözümleme yöntemleri geliştirilir. Çatışmaların yönetimi ve aile içi roller üzerinde durularak sağlıklı ilişkilerin gelişimine odaklanılır.
Oyun terapileri 2-10 yaş aralığındaki çocuklar için uygun olan bir yöntemdir. Diğer terapi ekollerini destekleyici bir yöntem olarak da kullanılabilir. Oyun aracılığı ile çocuğun duygu ve düşüncelerini aktarması amaçlanır, gelişim basamakları desteklenir.
Aydoğmuş, K., (1994). Çocuklarda Uyum ve Davranış Bozuklukları. Ana-Baba Okulu. (4. Basım)
(141-155). İstanbul: Remzi Kitapevi.
Çağlar, D., (1981). Uyumsuz Çocuklar ve Eğitimi.
(2. Baskı). (20-41). Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi.
Uzm. Psk. Danışman Vahdettin
YAŞAR, ÇOCUKLARDA DAVRANIŞ PROBLEMLERİ VE ÇÖZÜM YOLLARI, Hayat Yayınları, İstanbul,
2013
Prof. Dr. Halûk YAVUZER, ÇOCUK EĞİTİMİ EL KİTABI, Remzi Kitapevi, İstanbul,
1995
Eratay, E.(2011). Okul Öncesi Çocuklarında Davranış Problemleri. e-Journal of New
World Sciences Academy 2011, Volume: 6, Number: 3, Article Number: 1C0445.