Hangi Durumlarda Aile ve Çift Terapisi Desteği Alınmalıdır?

Aile, toplumun temel yapı taşı olarak kabul edilen en küçük sosyal örgüttür. Evlilikler yolu ile inşaa edilen aile kurumu, içinde barındırdığı ve yetiştirdiği bireylerin ruh sağlığından birinci derecede sorumludur. İster Türk Kültürü içerisinde sık rastlanan büyükanne, büyükbaba ve diğer akrabaları da içinde barındırabilen geniş aileler olsun; ister kadın, erkek ve varsa çocuk – çocuklardan oluşan çekirdek aileler olsun bireylerin ruhsal yılmazlıklarını ( resilience ) güçlü tutmak için ilk elden etkilidir.

Zaman zaman aile sistemlerinde ya da çiftler arası ilişkilerde " işler yolunda gitmeyebilir ". 2018 yılında yapılan bir araştırmada ( Wang – Schofer ) boşanmaların günümüzde 50 yıl öncesinin iki katından daha fazla olduğu görülmüştür. Özellikle gelişmiş ülkelerde boşanmaların oldukça sık olduğu görülürken gelişmekte olan ülkelerde de bu oran hızla artmaktadır. Ülkemiz de bu artan boşanma oranlarını yansıtmaktadır. TÜİK verilerine göre boşanan çiftlerin sayısı 2021 yılında 175 bin 779 iken 2022 yılında 180 bin 954 oldu. Bin nüfus başına düşen boşanma sayısını ifade eden kaba boşanma hızı 2022 yılında binde 2,13 olarak gerçekleşti ( TÜİK ). Ekonomik anlamda refahın artması, eğitim düzeyinin artması, evlilik yaşının yükselmesi ve toplulukçu kültür yapısının bireyci kültür yapısına evrilmesi gibi nedenler evliliklerin sonlanmasına neden olan faktörlerden bâzıları olarak görülebilir.

Boşanma oranları ve rakamlardaki artışlar göz önündeyken elbette bir çözüm arayışı da gündeme gelmektedir. Boşanma elbette bütünüyle zararlı ya da arzulanmayan bir durum değildir. Bâzen kişilerin daha mutlu ve sağlıklı olabilmesi için evliliklerin sonlanması yararlı olabilir. Fakat çiftlerin evliliklerini ya da aile bütünlüklerini sürdürmek istedikleri, evliliklerini kurtarmak için şans vermek istedikleri noktalarda günümüzde artık ulaşması daha kolay olan ve yaygınlaşan aile ve çift terapileri gündeme gelmektedir.